SİGORTA TAHKİM KOMİSYONUNA BAŞVURMANIN YARARLARI


Son yıllarda özellikle trafik kazaları sebebiyle tazminat davalarındaki artış ve yoğunluk bu hususta Sigorta Tahkiminin önem oluşturmasına neden olmuştur. Genel mahkemelerde açılmış olan davaların yoğunluk nedeniyle uzunca bir süre alması ancak Sigorta Tahkim’de bu davaların görülmesinin gerek uzmanlık alanı oluşturması gerekse sürecin kısa sürmesi taraflar lehine avantaj yaratmaktadır.  Genel mahkemelerde konuya hiç bir etkisi ve katkısı olmayacak belgeler istenerek, bunların yazı yazılan yerlerden gelmesi beklenerek uzun yıllar geçirilmektedir. Oysa gerek ölümler gerek bedensel zararlar nedeniyle tazminat davalarında toplanacak deliller belli ve sınırlıdır. En başta kaza tutanakları ve nüfus kayıtları gelmişse, taraflar kesin belli olmuşsa, hemen bir kusur incelemesi yaptırılabilir. Ardından ölenin veya bedensel zarara uğrayanın meslek ve kazanç belgeleri istenir; bu tür belgeler sunulamıyorsa tazminatın ölçüsü asgari ücretler olacağı için dosya hesap bilirkişisine verilir; rapor gelince, tarafların itirazları incelenir, gerekliyse ek rapor alınır ve dava karara bağlanır.

Beden gücü kayıplarında da, başvurulması zorunlu olmayan Adli Tıp Kurumu’nun bir yıl veya daha uzun süre rapor göndermesini beklemek yerine, başka yetkili sağlık kurullarından rapor alınır, rapor gelince hesap bilirkişisi görevlendirilir, onun raporu da gelince karar verilir, dava kısa sürede bitmiş olur.

Genel mahkemeler ise karar vermek için ceza davasının sonuçlanmasına bağlı olmamasına rağmen yıllarca ceza davasının sonucunu hatta Yargıtay’a giden dosyalarda dönüşünü beklemekte ve süreç uzamaktadır. Gerçekleşen kazada zarar görenin kusura katılımı yoksa, örneğin kaza sırasında araçta yolcu ise, sorumlular arasında kusur dağılımının araştırılmasına gerek bulunmamasına, bunun bir iç ilişki sorunu olmasına ve sorumluların ortaklaşa sorumlu tutulmaları gerekmesine karşın, bu gibi durumlarda dahi kusur raporu almak için zaman kaybedilmekte, tek yanlı kazalarda sorumlu (sürücü) açıkça belli olmasına karşın gene kusur incelemesi yaptırılmakta; tazminat hesabı için yalnızca davacıların aile nüfus tablosu ve ölen desteğin veya bedensel zarara uğrayan kişinin iş ve kazanç durumunun araştırılması gerekir iken, davalıların kazanç durumları, sosyal sigortalar kurumundan gelir alıp almadıkları araştırılmakta; gene tüm davalıların aile bireylerinin nüfus kayıtları, davalı bir şirket ise ana sözleşmesi, bilançoları, vergi beyannameleri toplanmakta; hiç bir yararı olmayan ve kişilerin tek yanlı beyanlarıyla polis tarafından doldurulan sosyal ve ekonomik durum araştırılma tutanakları getirtilmekte; olayın bir iş kazası olmadığı açıkça belli olmasına, dahası kazada ölen çocuk veya yaşlı kişinin sigortalı işçi olmaları mantıken olanaksız bulunmasına karşın, yakınlarına sosyal güvenlik kurumundan gelir bağlanıp bağlanmadığı soruşturulmakta, bütün bu gereksiz belgelerle dosya tıka basa doldurulmaktadır. Bunların tümü gereksiz ve zaman kaybıdır.

Sigorta Tahkimde ise hakemler konunun uzmanı oldukları için, gerekli belgelerin neler olduğunu bilmekte, gereksiz araştırmalarla zaman kaybetmeden bir an önce sonuca varmaktadırlar. Yukarıda açıkladığımız gibi, hakemlere tanınan “dört aylık” süre çoğu kez yeterli olmakta; pek ayrık durumlarda ek süreye gereksinim duyulmaktadır.

Şimdi, bu açıklamalardan sonra, Sigorta Tahkiminin yararlarını şöyle sıralayabiliriz:

1- Tahkimde çözüm süresinin çok kısa olması
Tahkimde uyuşmazlıklar genellikle “dört ayda” sonuca bağlanmakta; çok ayrık durumlarda (tarafların onamıyla) ek süre gerekli olabilmekte ise de, bu dahi bir kaç ayı geçmemektedir.
Buna karşılık, yukarıda açıkladığımız gibi, yargıçların iş yükünün ağır olması, çok ve çeşitli davalara bakmak zorunda kalmaları, hiç bir konuda uzmanlaşamamaları nedeniyle, davalar yıllarca sürmektedir.

2- Yıllar süren duruşmalara gerek bulunmaması

Mahkemede görülen davalarda iş yoğunluğunun bulunması duruşmaların birkaç ay sonrasına verilmesi ayrıca duruşmalar arasında yine fazla süre olması sebebiyle yıllarca sürmektedir. Oysa bu sürede, yani dört ayda Tahkimde uyuşmazlık karara bağlanmış olmaktadır..

3- Yargılama giderlerinin az ve hak aramanın ucuz olması
6100 sayılı HMK’nın da avans uygulamasını getirmesiyle yargıda hak arama oldukça masraf gerektirmekte; Tahkimde kişi kendisi aracısız başvurabilirken, yargıda bir avukatla davasının takip ettirmek ve avukata yüklüce bir ücret ödemesi, gereksiz yere tanık dinletilmesi, bir kaç kez bilirkişiye başvurulması, hele bilirkişi kurulları oluşturulması yüzünden bilirkişi ücretlerinin oldukça yüksek olması gibi nedenlerle, yargıda hak arama pahalı, Tahkimde ucuz olmaktadır.

4- Uyuşmazlığı çözmekle görevli hakemlerin konunun “uzmanı” olmaları
Hakem listelerinde yer alan kişilerin hemen tamamına yakınının “uzman” kişiler olması, konularını çok iyi bilmeleri, uyuşmazlığın sağlıklı bir biçimde ve kısa sürede çözümlenmesi olanağını sağlamaktadır.

5- Hakem kararlarının belli bir sınıra kadar kesin olması
Yukarıda ilgili bölümünde açıklandığı gibi, beş bin Türk Lirasının altındaki uyuşmazlıklar hakkında verilen hakem kararları kesindir. Beş bin Türk Lirası ve Kırk bin Türk Lirası arasında uyuşmazlıklar hakkındaki hakem kararlarına karşı, kararın tebliğinden itibaren on gün içinde İtiraz Hakem Heyetine başvurulabilir. Kırkbin Türk lirasına kadar olan Hakem Heyeti veya İtiraz Hakem Heyeti kararları kesindir; temyiz edilemez. Kırk bin Türk Lirasının üzerindeki kararlar için temyize gidilebilir.

Comments are disabled.