ÖLÜM VE BEDENSEL ZARARLAR NEDENİYLE TAZMİNATLAR NASIL HESAPLANIR?


A)   Genel Olarak

1- Bedensel zararlar nedeniyle tazminat hesaplamasında evrensel bir hukuk kuralı olarak zararın olay tarihinde doğduğu kabul edilmektedir. Bu kapsamda şartlar ne olursa olsun hesaplama olay tarihine göre yapılır.

2- Durum gereğince tazminat hesaplaması olay tarihinden yıllar sonra yapılıyorsa parasal anlamda bilinen unsurlara göre hesaplama yapılır. Tazminat hesaplaması ile olay tarihi arasında uzun bir süre olması nedeniyle güncel unsurlar üzerinden hesaplama yapılması hakkaniyete aykırı olacaktır. Bu durumda arada geçen döneme ilişkin elde etmiş olduğu kazanç belli ise bu miktar üzerinden, o dönem zarfında çalışmakta değilse elde edebileceği kazanç araştırılarak o miktar üzerinden hesaplama yapılması gerekmektedir. Olay tarihi ile tazminat hesaplaması yapıldığı tarih arasındaki kazançlara “işlemiş dönem zararı” denilmektedir.

3- Tazminat hesaplamasının basite indirgenmesi, herkes tarafından kolayca anlaşılabilir olması amaçlanmaktadır. Kişinin bedensel zarar sonrasındaki kalan yaşam sürecince elde etmekten mahrum kalacağı zarara “işleyecek dönem zararı” denilmektedir.

4- Bedensel zarar tazminatının hesaplanması açısından önem arz eden bir diğer husus ise aktif dönem- pasif dönem ayrımıdır. En yalın anlatımıyla kişinin gerçek kazançlarının veya hukuka aykırı eylem gerçekleşmeseydi elde etmesi muhtemel kazancın belirlenmesi hususu aktif dönem zararını oluşturmaktadır. Pasif dönem zararı ise bundan ayrılarak kişinin yaşamsal faaliyetiyle oluşturduğu ekonomik kazancı değil bir değer ölçüsünü esas almaktadır. Bunun sebebi kişinin zararı yalnızca bir emek karşılığı çalışarak kazanç elde etmesi değil karşı karşıya kaldığı güç kaybı nedeniyle yardım ve hizmet yönünden bir kayıp yaşamasıdır. Bu konuda pasif dönem zararı zarar gören kişilerin bu hak kaybına engel olmak amacını taşımaktadır.

5- Tazminatın belirlenmesinde bir belirsizlik hali oluşmaması için bedensel zarara uğrayan kişilerin ve zarar görenin ölümü halinde destekten yoksun kalanların zarar süreleri hesaplanırken hayatın güncel şartların uygun bir yaşam tablosu bulunmalıdır. Ancak ülkemizde buna ilişkin somun bir yaşam tablosu bulunmamaktadır. Bu durum ise uygulamada sorun teşkil etmektedir. Ülkemizde uzun yıllardır PMF-1931 tablosu kullanılmakta ancak Sosyal Güvenlik Kurumunca yasal bir düzenleme olmadan TRH-2010 tablosu kullanılmaya başlamıştır. Bu durumun yarattığı karmaşaya karşın Yargıtay PMF-1931 tablosunun kullanılmasının yerinde olduğu görüşündedir.

B) Destekten Yoksun Kalma Tazminat Hesapları

1- Destekten yoksun kalma tazminatında geçmiş yıllarda benimsenen ve bize göre yanlış bir düşünce olan ölenin yakınlarının bakım ihtiyacı olması ve ölenin bakım gücüne sahip olması koşulu olumlu bir şekilde devre dışı bırakılmıştır. Buna göre kişilerin yaşları ve kazanç durumları ne olursa olsun yakınlarına karşı destek olması muhtemel ve hayatın olağan akışına uygun sayılmaktadır. Destekten yoksun kalma tazminatında yalnızca parasal anlamda bir desteklikten bahsedilmemektedir. Kişilerin yakınlarına karşı yardım ve hizmet durumları da değerlendirilmektedir.

2- Ticari hayatın bir gerçekliği olarak maalesef ki kişilerin gerçek kazançları vergi ve sigorta primlerinden bir kesinti yapmak amacıyla gösterilmemektedir. Destekten yoksun kalma tazminatında kişilerin maaş bordroları veya ticari defterlerindeki kayıt ile sınırlı kalınmamakta ve gerçek maaş araştırılması yapılmaktadır. Bir işi ve kazancı olmayan kişilerin ise tazminat hesaplamasında destekliği asgari ücret üzerinden hesaplanmaktadır.

3- Destekten yoksun kalma tazminatı hesaplamasında destek payları konusunda uygulamada çeşitli sonuçlar çıkabilmektedir. Bilirkişi hesaplamalarında farklı bilirkişilerin farklı sonuçlara ulaşabildiği görülmektedir. Bu hususta dikkat edilmesi gereken destekten yoksun kalanların sayısı ve paylarıdır. Medeni Kanun gereğince eşlerin sorumluluklarının eşit olduğu da unutulmamalıdır.

4- Tazminatın hesaplanmasında süre olarak ölen kişinin kalan yaşamı esas alınmaktadır. Ancak destekten yoksun kalan ölen kişiden yaşça büyük olması durumunda ise ölen kişinin kalan yaşam süresi değil destekten yoksun kalanın yaşam süresi esas alınmaktadır.

C) Bedensel Zararlarda Tazminat Hesapları

Bedensel zararlardaki tazminat hesaplamasında genel kabul gören görüş hukuka aykırı eylem sonucunda oluşan kazanç kaybı değil güç kaybının esas alınmasıdır.

1- Gerçekleşen hukuka aykırı eylem sonucunda bedensel zarara uğrayan kişi bunun neticesinde mevcut işine devam ederek bir kazanç kaybı yaşamayabilir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus kişinin bu kazancı elde ederken bedensel zarar öncesinde harcadığı efordan daha fazla bir efor harcamak durumunda kalmasıdır. Bu nedenle tazminat hesaplamasında güç kaybı esas alınmalıdır.

2- Oluşan zarar sırasında hali hazırda bir işi olmayan kişiler olabilir. Bunlara örnek olarak ev hanımları, çocuklar ve yaşlı kişiler verilebilir. Bunların hukuka aykırı eylem sonrasında olmayan kazançlarından bir eksilme olamayacağı için günlük hayatlarında yaptıkları işlerde yaşadıkları güç kaybının etkisi göz önüne alınmalıdır.

3- Çalışan kişilerde ise güç kaybı tazminatı maaş bordrolarındaki, vergi kayıtlarındaki veya ticari defterlerdeki kayıtları değil gerçek kazançları üzerinden belirlenmelidir. Bu konuda bir gerçek kazanç araştırması yapılarak tespit edilmelidir. Emekli olduklarında ise pasif dönem zararı, asgari ücretin net tutarı üzerinden hesaplanmalıdır.

4- Güç kaybı tazminatı hesaplamasında küçük çocukların durumu önem arz etmektedir. Bedensel zarara uğrayan küçük çocukların eğitim hayatında ve günlük yaşantılarında hukuka aykırı eylem nedeniyle yaşadığı zorluklar göz önünde bulundurularak tazminat hesabı 18 yaşından değil kaza tarihindeki yaşlarından başlamalıdır.

Oluşan bedensel zarar kapsamında bazı kişiler bakıma muhtaç hale gelebilir. Bu durumdaki kişiler için bakıcı giderleri de tazminat hesabında değerlendirilmelidir. Kişinin bakıcı giderleri olay tarihinden yaşamının sonuna kadar hesaplanmalıdır.

Comments are disabled.